• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
Değerli Meslektaşlarım

Değerli Melektaşlarım,

Son bir yıldır eğitimlerimizin tamamlanması ile ilgili verdiğimiz yoğun
çaba devam etmektedir. Henüz istediğimiz şekilde realize olmuş bir sonuç alamasak da önemli adımlar atıldığını ve eğitim hakkının engellenemez olduğu gerçeğinden
güç alarak er veya geç olumlu sonuçlanacağına inancımızın tam olduğunu
belirtmek isteriz. Bu bakımdan gerek YÖK 'ün ılımlı tavırları gerekse Sağlık
Bakanlığı'mızın ve birçok üniversitenin olumlu yaklaşımları bizi mutlu
etmektedir.

Sizlere değinme mecburiyetinde bırakıldığımız bazı gerçeklerden bahsetmek
istiyoruz. Öncelikle hepinizce malum olduğu üzere ülkemizde Odyolojİ yaklaşık
olarak yarım asırlık bir geçmişe sahiptir. Ancak eğitim hakkımızı istememize sebebini
bilmediğimiz bir şekilde karşı çıkan ve her türlü baskı unsurunu çekinmeden
kullanan kıymetli hocalarımızın bu süre içerisinde Türkçe olarak yazılmış yada
editörlüğünü hocalarımızın yaptığı Klinik Odyoloji ile ilgili yazılmış tek bir
numune dahi olsa kitap bulunmamaktadır. İlginçtir ki hali hazırda var olan tek
kitap ise tamamı Kulak Burun Boğaz profösörleri olan Sayın Prof.
Dr. Nimetullah Esmer, Sayın Prof. Dr. Metin N. Akıner, Sayın Prof. Dr. Ahmet R.
Karasalihoğlu ve Sayın Prof. Dr. Mustafa R. Saatçi tarafından 1995 yılında
yazılan ve yayınlanan "Klinik Odyoloji" adlı kitaptır.
Bu kitabın yayınlanmasından bu yana geçen 18 yılda dijital
çağa girilmiş buna paralel olarak Odyoloji bilimi, tanısal yöntemler ile işitme
ve işitme cihazları teknolojilerinde önemli gelişmeler olmuş ve bunların önemli
bir kısmı kliniklerde rutin olarak uygulanmaya başlanmıştır. Oluşan bu ihtiyaca
rağmen, yeni ve güncel tek bir kitabın dahi yazılmamış olması ülkemizde
Odyoloji'nin ne kadar üretken olduğunu gösteren en önemli kanıtlardan biridir.
Hatırlatmak gerekir ki, ulusal ve/veya uluslararası hakemli dergilerde
yayınlanan makaleler bilime katkı sunuyor olsa da doçentlik ve profösörlük
ünvanlarının alınmasının zorunlu olarak bunların varlığına bağlı olması
katkının asıl kişinin kendi akademik kariyerine olduğunu göstermektedir. Eğer
bunun sebebi kliniklerde rutinde boğulma olarak açıklanıyorsa bu durum
savunduğumuz odyolog sayısının arttırılması gerçeğini göstermektedir.
Dolayısıyla hocalarımızın değerli zamanlarını önümüzü kapamak için ilgili kişi,
kurum ve kuruluşlara yazılı ve/veya sempatik kanalları kullanarak sözlü olarak
baskı uygulamaya harcamak yerine önümüzü açmak için harcamaları gerekmektedir.

Tanımlara bakıldığında, odyometrist ön lisans eğitimi veren okullardan
mezun kişileri tanımlarken, odyolog ise herhangi bir lisans programını bitirip odyoloji
ile ilgili yüksek lisans eğitimi alan kişiler olarak açıklanmaktadır. Ancak her
iki eğitim programının süresinin de 2 (iki) yıl ve alınan derslerin aşağı
yukarı aynı olması ilginç bir tesadüf olsa gerektir. Aynı eğitimi almalarına
rağmen birine odyometrist diğerine odyolog ünvanı verilmektedir. Kaldı ki
sağlık alanın da Odyoloji dışında başka bir bilim dalı bulunmamaktadır ki
sağlık veya sağlıkla ilgili bir önlisans programı bitirilmeden ilgisiz bir
programdan gelerek bu bilimle ilgili yüksek lisans yapılabilsin ve kazanılan
ünvanı kullanılabilsin. Örneğin, neden yine benzer bir durumda olan Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon (FTR) bilim dalında yüksek lisans yapılabilmesi için
FTR mezunu olması gerekliliği şart koşulmaktadır? Neden Ev Ekonomisi mezunları
veya Kamu Yönetimi Mezunları FTR uzmanı olamamaktadırlar? Bir yerde gariplik
sizce de yok mu? Bu ihtiyaca binaen yıllarca böyle sürmüş olabilir ancak
halihazırda hocalarımız tarafından bizzat yetiştirilmiş 2500'den fazla
Odyometri Bölümü mezunu bulunurken neden ilgisiz lisans programlarından mezun
kişilere bugüne kadar zerresini dahi göremediğimiz ilgi gösterilmektedir?
Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, fizik bölümü mezunları, tıbbi
teknooglar, sosyoloji mezunları, kamu yönetimi mezunları, ebeler, hemşireler
(saymakla bitmez) nasıl oluyor da bizden daha iyi odyolog adayı olarak
seçilebiliyor ve hatta oluyorlar? Kamu yöneticileri, fizik mühendisler, gıda
mühendisler, ziraat mühendisleri anatomi, konuşma ve duyma fizyolojisi vb. gibi
halihazırda almış olduğumuz eğitimi bizden daha mı kolay alabiliyorlar? Sözümüz
bugüne kadar ülkemizde alanında yetişmiş eleman bulmada zorluklar nedeniyle
belki de alanlarının dışında da olsa iyi niyetle ve fedakarca Odyoloji bilimine
katkıda bulunmuş hocalarımıza olmayıp hepsine saygılarımız sonsuzdur. Ancak
hocalarımızın da eğitimimizi tamamlayarak ülkemize ve insan sağlığına daha iyi
hizmet edebilme ve akademik kariyer yapmak isteyenlerin isteklerine kulaklarını
kapatmamaları gerektiğini hatırlatmak isteriz. Bu arada, amacımızın adı
yukarıda geçen veya geçmeyen diğer lisans mezunlarına saygısızlık yapmak
olmadığını sadece kendi eğitim hakkımızı savunduğumuzu belirterek kimsenin
gereksiz yere alınganlık göstermemesini umut ediyor ve istiyoruz.

Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığına bu konuyla alakalı verdiğimiz dilekçeye
istinaden 30.05.2012 tarihinde Tüm Odyometristler Derneğine yapılmış olan
yazılı açıklamada ''lisans üstü öğretim sonunda alınan ünvanlar (yüksek lisans
doktora) lisans öğrenimi sonunda
kazanılan ünvanı değiştirmeyeceği'' yönündedir. Bu konuyla ilgili alınan
hukukçu görüşleri de eşitlik ilkesine ters olduğu yönündedir.

Özellikle son zamanlarda lisans tamamlama ile ilgili bizlere eğitim veren
hocalarımızın olmaması için giderek artan bir şekilde Sağlık Bakanlığı'na,
YÖK'na ve Protokol yapılacak üniversiteye yoğun baskılar yapıldığı yönünde
duyumlar almaktayız. Daha da ötesi odyolojide okuyan öğrencilerin eğitim
vermesi öngörülen üniversite yönetimine kışkırtıldığı ve gerek yazılı gerek
sözlü olarak saldırıların olduğunu duymaktayız. Dernek olarak bu kişilerle
ilgili hiçbir sorunumuzun olmamasına rağmen bizlere duyulan nefreti anlamak
mümkün değildir. Bu arkadaşlarımızın birçoğu için geçerli olduğu üzere yaşları
kadar mezuniyetimizden bugüne kadar geçen sürenin var olduğunu dolayısıyla ne
olduğundan haberleri dahi olmadan saygısızlık etmemelerini kendilerine
öneriyoruz.

İnsan Hakları evrensel bildirgesinin 26. Maddesi ''herkesin eğitim hakkı
vardır engellenemez'' şeklindedir. Dolayısıyla, sevgili arkadaşlar! İsteğimiz
olan daha fazla eğitim hakkımızı duyarlı hocalarımız ve devlet büyüklerinin
destekleri ile alacağımıza şüphemiz yoktur.Eğitimimizin tamamlatılması süreci
ile ilgili gelişecek yukarıda bahsi geçenlere benzer herhangi bir olumsuzlukta
ulusal adli mercilere hatta İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak gereğinin
yapılması için çabalayacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu herhangi bir
şahsa karşı bir tehdit olarak değil isteğimizin arkasında duruşumuzun
karalılığının göstergesi olarak algılanmalıdır.

Saygılarımızla,

TODER Yönetim Kurulu

  
8620 kez okundu

Yorumlar

teşekkür     25/02/2013 19:10

duygu ve düşüncelerimizi çok güzel ifade etmişsiniz. çok teşekkür ederim
pınar erdal

teşekkür     25/02/2013 15:00

açıklama için teşekkür ederim
Sevgi DEMİRTAŞ

Sosyal Medya